Ketenin anavatanı Akdeniz’in batısından Hindistan’a kadar olan bölgedir. Bu bölgede keten türlerinin çoğu doğal olarak bulunmaktadır. Akdeniz bölgesi liflik keten üretiminde, Güneybatı Asya ise yağlık keten üretiminde önemli olan bölgelerdir.
İlk Çağ’da dokumacılıkta pamuktan sonra en fazla kullanılan elyaf çeşidi ketendir. Beş bin yıllık eski Mısır mezarlarında bulunan keten dokumalar, bu lifin çok eski zamanlardan beri kullanıldığının kanıtıdır. Mısırlılar’a göre tanrı İsis dokumacılığı öğretendir, kardeşinin ve eşi Osiris’in bedenini sarmak için keteni bulmuştur. Aynı çağda Babilliler’in yün ve keten dokumaları ise mükemmeldir. Mısırlılar keteni çok farklı kalitelerde dokuyarak üretmişlerdir. Bu dönemde sarı ve kırmızı olarak da renklendirilen keten en çok beyazlatılmış olarak kullanılmıştır. Keten firavunlardan mumyalara tüm eski Mısır’ı giydirmiştir. Fenikeli tüccarlarca Galya ve Britanya’ya götürülen keten daha sonra Romalılar tarafından benimsenmiş ve İmparatorluğun her yerine yayılmıştır. Ortaçağ Fransa’sında keten kullanımı, derideki yaraları iyileştirdiği fark edilince daha da yaygınlaşmıştır. Daha sonra Kuzey Avrupa’da ketenin yetiştirilmesi gittikçe yaygın hale gelmiştir.
Keten tarımı ve dokumacılığı, Anadolu’da M.Ö. 2000 yıllarının başlarına kadar dayanmaktadır. Osmanlı döneminde, keten tarımı ve dokumacılığında önemli gelişmeler yaşanmıştır. Birinci Dünya Savaşı öncesinde Şile’den Rize’ye kadar uzanan Karadeniz sahili boyunca önemli derecede keten yetiştiriciliği ve keten kumaşı ticareti yapılmaktaydı. Birinci Dünya Savaşından sonra keten dokumacılığı gerilemiş ve keten tarımı sadece yöre halkının ihtiyacını karşılayacak düzeylere kadar inmiştir.